Sözlükte “günün çok sıcak olması, güneşin kum ve taşları çok ısıtması, kızgın yerde yalınayak yürümekle ayakların yanması” anlamlarındaki ramad masdarından veya “güneşin güçlü ısısından çok fazla kızmış yer” mânasındaki ramdâ’ kelimesinden türeyen ramazân kamerî yılın şâbandan sonra, şevvalden önce gelen dokuzuncu ayının adıdır. “Yaz sonunda ve güz mevsiminin başlarında yağıp yeryüzünü tozdan temizleyen yağmur” anlamındaki ramadî kelimesinden ya da “kılıcı veya ok demirini inceltip keskinleştirmek için iki yalçın taş arasına koyup dövmek” anlamındaki ramd masdarından türediği de ileri sürülmüştür. Genellikle “şehr” (ay) kelimesine izâfe edilip şehru ramazân şeklinde kullanılır. Zayıf bir hadise (Ahmed b. Hüseyin el-Beyhakī, es-Sünenü’l-kübrâ, IV, 201-202; Ebü’l-Ferec İbnü’l-Cevzî, II, 187) ve bazı tâbiîn sözlerine dayanan bir kısım âlimler ramazanın Allah’ın isimlerinden biri olduğunu, dolayısıyla “ay” kelimesini zikretmeksizin veya oruç ayının kastedildiğine dair bir karîne olmadan tek başına kullanılmasının câiz olmadığını ileri sürmüşse de bu görüş çoğunluk tarafından isabetli bulunmamıştır. Buhârî ve Nesâî birer bab ayırarak ramazan kelimesinin tek başına geçtiği hadisleri zikretmişlerdir (Buhârî, “Ṣavm”, 5; Nesâî, “Ṣıyâm”, 6). Bu ayın İslâm’dan önce Arab-ı bâide (Âd ve Semûd) döneminde “deymur” veya “ẕeymur” diye adlandırılıp senenin bu ayla başlatıldığı, Arab-ı âribe döneminde de “nâtık” veya “nâfik” ismiyle anıldığı, ramazan isminin ise hicrî takvimde yer alan diğer ay isimleriyle birlikte Arab-ı müsta‘ribe devrinde kullanılmaya başlandığı, İslâmiyet’in ortaya çıktığı dönemde de Araplar’ın bu isimleri kullanmakta olduğu nakledilir. Bazı kaynaklarda, bu isimlerin milâdî V. yüzyılın başlarında Hz. Peygamber’in beşinci dedesi Kilâb b. Mürre tarafından belirlendiği kaydedilmektedir. Klasik kaynaklarda “ramazânü’l-muazzam” olarak da adlandırıldığı belirtilen bu ay (Kalkaşendî, II, 405) Osmanlı belgelerinde “ن” kısaltmasıyla gösterilmiş ve “mübarek, şerif, mükerrem” gibi sıfatlarla birlikte yazılmıştır.
Duhân suresinde yer alan ifadelere göre Kur’an ramazan ayında indirilmeye başlanmıştır: “Hâ Mîm. Apaçık olan kitaba yemin ederim ki, Biz onu (Kur’an’ı) mübarek bir gecede indirdik. Şüphesiz Biz, insanları uyarıcıyız.” (Duhân, 1-3)
Ramazan ayının önemi maddeler halinde belirtilecek olsa nasıl olurdu diyorsanız kısa kısa açıklamalarımıza göz atabilirsiniz. Ramazan ayının önemini belirten kelimeler nelerdir diyorsanız önce bu ayın direkt kendi adının anlamına yönelmek gerekir.
Ramazan, Allah’ın isimlerinden biridir. Allah’ın rahmeti ve bereketi bu aya yansımıştır.
Ramazan ayının bizim için önemi nedir sorusuna verilecek en özet cevabı birini ramazan kelimesinin içerdiği arınma manasında da bulabiliriz.
Ramazan kelimesi temizlenmek ve yanmak anlamlarını taşır. Oruç tutan kişi kötü düşüncelerden temizlenir, bedeni ve ruhu günahlardan arınır. İman aşkı ile yanar ve daha olgun hale gelir.
Ramazan ayı, bağışlayıcı bir aydır. İslam dininin 5 temel esaslarından biri olan oruç tutmak bu ay içinde gerçekleşir. Oruç tutan kişi, Allah tarafından bağışlanır ve günahlarından arınır.
Ramazan ayında okunan Kur’ân’ın her bir harfine binler sevap yazılır
Ramazan ayı “Kur’ân ayı”dır. Diğer semavî kitaplar da Ramazan ayında indirilmiştir.
Her bir Kur’ân harfine normal vakitte on sevap varken Ramazan-ı şerifte binler sevap verilir.
Her Ramazan ayına Cebrail (as) Kur’ân’ı baştan sonra okur Efendimiz (asm) dinlerdi. Sonra da Peygamber Efendimiz mescidde sahabelere okur Hz. Cebrail de yanında bulunurdu. Bu hadiseye “arda” denilirdi.
“Teravih namazı”nı kılan günahlardan temizlenir
“Allah(cc) Ramazan orucunu farz kıldı. Ben de gece ibadetini (teravih namazını) sünnet kıldım. Kim, faziletine inanarak ve alacağı mükâfatı Allah’dan (cc) umarak orucunu tutup, gece ibadetini yaparsa, anasından doğduğu gün gibi günahlarından kurtulur” (Nesai)
“Ramazan ayının ilk gecesinde; sema kapıları ve cennet kapıları açılır. Bu açılış, ta son gecesine kadar devam eder; kapanmaz. İster kadın olsun, ister erkek; Ramazan ayının gecelerinden birinde kıldığı namazın (teravihin) her secdesi için bin yedi yüz sevap yazılır. Onun için cennette bir saray yapılır ki; kırmızı yakuttandır, her kapının dahi kırmızı yakut işlemeli iki kanadı vardır…” (Gunyet-üt Talibin)
“Resulullah ve Hz. Ebu Bekir devrinde teravihler ferdi olarak kılınmış ve durum Hz. Ömer’in hilafetinin başlarına kadar bu minval üzere devam etmiştir. Hz. Ömer’in emriyle teravihler Übey İbnu Kab’ın imamlığında cemaatle kılınmaya başlanmıştır. Bu sebeple teravih namazının cemaat ile kılınmasına “Hz. Ömer’in sünneti” denilmiştir.” (Kütüb-i Sitte)
Ramazan ayında tutulan oruç beraberinde edilen istiğfar sorgusuz sualsiz cennete gitmeye vesiledir
Kab nakleder ki: “Kim ramazan ayını oruçlu geçirirde, kendi nefsine Ramazandan sonra Allah’a isyan etmeyeceğine dair söz verirse sorgusuz ve sualsiz Cennet’e girer.” (Hadislerle Kur’ân-ı Kerim Tefsiri İbn Kesir 15)
Ramazan ayının gecelerini özellikle de son on gecesini ihya etmek geçmiş günahların affına vesiledir
“Kim inanarak ve sevabını Allah’tan umarak Ramazan ayının gecelerini ibadetle ihya ederse geçmiş günahları affolunur.” (Buhari)
Hz. Aişe (ra) anlatıyor: “ Resulullah (asm) Ramazan ayında diğer aylarda görülmeyen bir gayrete girerdi. Ramazan ayının son on gününde ise çok daha şiddetli bir gayrete geçerdi. Son on günde geceyi ihya eder, ailesini de (gecenin ihyası için) uyandırırdı, izarını da bağlardı” (Buhari, Müslim) İzarın bağlanması: Âlimler bununla, Resulullah’ın son on günde hanımlarını terk etmiş olduğunun kinaye edildiğini belirtirler.
HZ. PEYGAMBER RAMAZANI NASIL GEÇİRİRDİ?
Peygamber Efendimiz, Allah Teâlâ’ya olan şükrünü ibadetleriyle gösterdiği için hayatının her karesi ibadetle örülü idi. Ramazan’da ise, bu ibadetlerini daha fazla artırırdı.
Hz. Peygamberin Ramazan heyecanı ‘Sahur’la başlardı. Sahur vaktine çok önem verir, ümmetine de bu vaktin feyzi ve bereketinden istifade etmeyi tavsiye ederdi. “Bir yudum su ile dahi olsa sahur yemeği yiyin, zira sahurda bereket vardır” buyururdu.
Ramazanda sahur vakti geldiğinde Ashâbı Suffeyi sahur yemeğine çağırır, ‘Haydin mübarek yemeğe!’ diye onlara ikram ederdi.
Hz. Peygamber, “mübarek bir ay” olarak nitelendirdiği ramazan ayı girdiğinde cennet kapılarının açılıp cehennem kapılarının kapandığını ve şeytanların bağlandığını, inanarak ve karşılığını Allah’tan bekleyerek ramazan orucunu tutan kişinin geçmiş günahlarının bağışlanacağını haber vermektedir.